Yazar: Cemil Kavukçu
Yayınevi: Can Yayınları
Basım Yılı: Eylül 2017
Sayfa
Sayısı: 103
Çok güzel bir uzun öykü ile blogdayım bugün! O kadar beğendim ki bitirir
bitirmez sizlerle paylaşayım istedim. Cemil Kavukçu'dan Yüzünüz Kuşlar Yüzünüz.
Öncelikle bir kişisel eleştiri yapayım, bu
kitap Cemil Kavukçu'nun okuduğum ilk kitabı. Sonrasında da bir teselli
bırakayım şuraya, diğer kitaplarını da bu yazıyı yazmadan hemen önce sipariş
verdim :) Kitabın konusundan önce içeriğinden bahsedelim biraz. İçindekiler
kısmına baktığınızda sanki yedi kısa öyküden oluşuyor gibi görünse de aslında
103 sayfada hayatları ya da kaderleri birbiri ile iç içe geçmiş insanlardan
bahsediyor Cemil Kavukçu bizlere. Her biri hayatın ortak bir paydasında
buluşuyor bu karakterlerin, o da "yalnızlık".
Kah hem ruhen hem de fiziken yapayalnız
insanlar var öykülerinin içinde, kah kalabalıklar arasında ama ruhu yalnız
dolaşanlar. Feridun'un etrafında şekilleniyor bu uzun öykümüz. Bir pazar günü,
üstelik de yağmurlu bir pazar günü Feridun'un hayatına giriyoruz. Yalnızlık
kavramını dibine kadar yaşayan bir adam Feridun. Sigarayı ve içkiyi dostu
olarak atfetmiş, anne babasını kaybetmiş, onlardan geriye kalan evin bir
odasına tüm dünyasını sığdırmış bir adam. Hayatında konuştuğu iki insan var,
biri gittiği meyhanenin garsonu Gero, diğer de her konuşmaları babalarından
kalma o eve bağlanan ablası. Feridun'un bu yalnız dünyası bir süreliğine de
olsa meyhabede karşısına çıkan Alı Rıza Kaptan ile dağılır. bizler de
Feridun'dan başlayıp Ali Rıza Kaptan'ın çalıştığı geminin süvarisi olan Aşkı
Kaptan'a kadar uzanan geniş bir yelpazede yalnızlığın alıp sürüklediği
insanların hayatlarına şöyle bir konuk oluruz. Her biri farklı sebeplerden
dolayı yalnızlığı seçmişler, hepsi de bu yalnızlık ile başetmenin farklı farklı
yollarını bulmuşlar. Her bir kişinin öyküsü çok dokundu bana okurken.
Henüz tek bir kitabını okumuş olsam da
Cemi Kavukçu'nun denizlerle bir derdi olduğunu çok rahat anlıyor insan. Denizi
ve yalnızlığı çok güzel harmanlamış satırlarının arasında. Yaşanmışlık hissi
yüksek okuduğum cümlelerin. Okuyacağım diğer kitaplarının satır aralarında
Kavukçu'nun yalnızlık ve denizle olan derdine dair daha çok ipucu bulacağımı
ümit ederek sizi kitaptan bir kaç alıntı ile başbaşa bırakıyorum :)
"Anne
gidince yollar da gidiyor abi. Onu toprağa indirdiğinde kaybolduğunu
anlıyorsun.."
“Korku
abi, her şeyi öğretiyor işte .”
"Kimsenin
hikayesini bilmiyorum. Merak da etmiyorum, çünkü benim de bir hikayem var ve
kimseyi ilgilendirmez."
“-O
herif belaydı değil mi abi ?
-Değildi
Gero .
-Neydi
peki ?
-Çok
yalnızdı .”
"İçim
daraldı; insan bir yana, ne kedi ne köpek ne de karga vardı dışarıda. Neden?
Haftanın son ve en berbat günüydü, çünkü pazardı. Sokak hayvanları ve kargalar
da benim gibi pazar gününden nefret ediyordu. Çalışanların hasretle beklediği
uzun süren kahvaltı sofraları, gazete-kahve keyifleri, hali vakti yerinde
olanların branç denilen, “yiyin efendiler” hesabı tıkınmaya yönelik açık büfe
takımlarıyla nomalleştirilmeye çalışılan, o da yetmeyince AVM’lere koşulan bir
gün.."
Sitting Panda
0 yorum:
Yorum Gönderme