Fotoğraf https://www.haberturk.com/ sitesinden alıntıdır.
“İnsan, düşleri öldüğü
gün ölür.” demiş Yaşar Kemal. Benim nazarımda onun kitaplarını en iyi anlatan
cümlelerden biridir. Hep umutsuzluğun içinde düş kuranlar yok mudur zaten?
Türk Edebiyatı'nın en güçlü kalemlerinden biri
olan, 5 yıl önce aramızdan ayrılmış büyük usta Yaşar Kemal'in kısaca
çocukluğuna, gençliğine, kıyısından köşesinden hayatına bakacağız birlikte. Kitaplarla
ucundan kıyısından ilgilisi olan her okur muhakkak bir kaç kitabını duymuştur
ya da okumuştur, ancak acaba onun bu muhteşem eserleri yazmasının ardında nasıl
bir hikaye vardı?
Çocukluğu
1920'lerin başında
dünyaya geliyor Kemal Sadık Göçeli, ya da hepimizin bildiği adı ile Yaşar
Kemal. Kimi kaynak 1923 kimi kaynak ise 1926 demekte doğum tarihi için. Türkiye
Cumhuriyeti'nin doğum sancıları çektiği bir dönemde, savaş sonrası kalkınmaya
çalışan bir ülkenin topraklarında açıyor gözlerini dünyaya. Çocukluğu ile
başlıyor aslında yazarlık hayatını besleyen olaylar silsilesi.
Anlattıklarına göre
oldukça zor bir çocukluk geçirmiş. Henüz üç yaşındayken, kurban kesimi
sırasında yaşanan bir kaza, Yaşar Kemal'in sağ gözünü kaybetmesine neden olmuş.
Çocuk yaşta bir gözünü kaybetmenin travması üzerinde iken, beş yaşında iken babası
bir kan davasına kurban gitmiş ve camide gözlerinin önünde öldürülmüş. Üstelik
öldüren kişi de zamanında hayatını kurtardığı evlatlığı Yusuf. Biz yetişkinler
için bile ailemizden birinin kaybı büyük bir acı iken, küçücük çocuğun babasını
gözlerinin önünde öldürüldüğünü görmenin yaşatacağı travmayı düşünebiliyor
musunuz? Babasının ölümünün acısı onda kekemelik olarak dışa vurmuş ve yaklaşık
12 yaşına kadar kekeme kalmış. Şu sözlerle dile getirmiş bir röportajında
hissettiklerini; "Herkesin babası yaşarken benim babam neden öldürülmüştü,
bunu bir türlü anlayamıyordum. Öldüğünden dolayı ona derinden kırıldım,
küstüm." . Yıllarca gitmemiş mezarına babasının, ne zaman ki kendi
içinde kabullenmiş, işte o zaman o kırgınlığı da yerini özleme bırakı.
Babasının öldüğü gün
büyümek zorunda kalmış aslında, çocukluğu geride tatlı bir anı olmuş ve
babasının yokluğunun boşluğunda yeni bir hayata başlamış bu küçük çocuk. Babası
hayattayken ekonomik olarak rahat olsalar da vefatının ardından her şey
tepetaklak olmuş. Annesi, rahmetli eşinin erkek kardeşi ile evlenme durumunda
kalmış, birden bire kendilerini hiç alışık olmadıkları bir maddi sıkıntının
içinde bulmuşlar. Ekonomik imkansızlıklar yüzünden düzgün bir eğitim alamamış,
geç başlayan ama erken bitmek zorunda kalan okul macerasından sonra çocuk yaşta
çalışmak zorunda kalmış. Ancak kısa süren bu öğrenim hayatında okuma yazma
öğrenmiş ve o günden beri şiir, ağıt, öykü hep onunla beraber olmuş. Her ne
kadar annesi onun bir aşık olup eline sazı alıp köy köy gezmesinden korktuğu
için ona şiiri yasaklasa da, tanıdıkları bir eşkiyanın ardından oğlunun sabaha
kadar yaktığı ağıttan etkilenmiş ve bu konuda önünde bir engel olarak durmaktan
vazgeçmiştir.
Yetişkinliği ve Edebi
Hayatı
Fotoğraf https://www.haberturk.com/ sitesinden alıntıdır.
Çukurova'nın imkanları
dahilinde çok çeşitli işlerde çalışmış Yaşar Kemal. Çeltik tarlalarında çalışış,
ırgat katipliği yapmış, traktör sürücüsü olmuş... Yani anlayacağınız hayata
tutunmak için yaşam ona ne sunuyorsa onu yaşamış. Bir yandan da edebiyatı
bırakmamış tabi, kolay mı öyle bir kere gönlüne edebiyat ateşi düştüyse ondan
kaçabilmek. 1940l'arın başında bulunduğu yörelerin ağıtlarını derlediği ilk
kitabı Ağıtlar yayımlandı. Bu dönemde hayatını değiştirecek olan insan ile,
Abidin Dino ile de tanışır. Dino yazarı batı edebiyatı ile tanıştırır, belki bu
yazara muhteşem gözlem gücünü kendi kalemi ile aktarmakta yeni bakış açıları
yaratır.. Nedim Gürsel'in Söz Uçar kitabında bahsi geçen söyleşisinde şöyle
demiş . "..boyuna dostoyevski 'yi
okuyorum. Kütüphaneyi bitirdim. İş yok ki. Boyuna oturuyorum; Tolstoylar, Balzaclar, Sabahattin Aliler, Samim Kocagözler, Sait Faikler... Büyük bir kütüphaneleri var, meraklı çocuklar : kitaplarını alıyorum ,
okuyorum, geri koyuyorum. Klasikler de var beş yüz tane onu da hatmettim. İki
yıl gece gündüz okumuştum..." İşte böyle bir okuma aşkından bahsediyoruz. Çukurova'da
doğup büyüyen ama anlatmak istedikleri yüreğinin sınırlarını zorlayan Yaşar
Kemal'in ufku böylelikle daha ilerisine gidebilmek için açılır. Ancak dönemin
siyası olayları sebebi ile kendini bir süre hapishanede bulur. Çıktığında ise
artık Çukurova'nın kendisine dar geldiğini anlar ve yolu İstanbul'a düşer.
Abidin Dino aracılığı ile Cumhuriyet Gazetesi'nde işe başlar. Ancak hapishane
geçmişi ona engel olmasın diye bu dönemde Kemal Sadık Göçeli adını kimliğini
geride bırakır ve Yaşar Kemal olarak yoluna devam eder. Bir yandan gazetecilik
kariyeri devam ederken, bir yandan de yazdığı hikayeler ile dikkat çekmeye
başlar. İstanbul'a gelmesinden 1 yıl sonra hayatında çok önemli bir yere sahip
olacak olan Thilda ile tanışır ve uzun sürecek bir evlilik hayatına da adım
atar. Entelektüel bit kişiliğe sahip olan Thilda, yazarın eserlerinin başka
dillere çevrilmesinde öncülük eder. Yaşar Kemal'in sayısız eseri eşi Thilda
tarafından ingilizceye çevrilmiş ve böylelikle uluslararası arenada yer
edinmesine katkıda olmuştur. Edebiyat dünyasında basamakları emin bir şekilde tırmanırken,
1955'te İnce Memed yayımlanır ve Varlık Dergisi'nde Roman Armağanı kazanmasının
ardından ünü günden güne artar. Peki neydi İnce Memed'i bu kadar farklı kılan.
Herkes buna farklı cevap verebilir ama benim gözümde "yaşanmışlık"
onu farklı yapan. Her satırında buram buram hissediyorsunuz anlatılan acının,
çaresizliğin, yokluğun, yoksulluğun ve hatta ümidin, ümitsizliğin gerçekliğini.
Çünkü hepsi Yaşar Kemal'in gerçekliğinin bir parçasıdır. Çocukken babasını
kaybedince İnce Memed, o da babasız kalmıştır bir daha. Onun acısında
yoğurmuştur kendi acısını. Tarlalarda zulüm görünce köylü, İnce Memed'de ses
bulmuş yardım isteyen halkının sesi. Tanıdığı tüm eşkiyalar, dayısı, dağda
vurulan amcasının oğlu İnce Memed'de ete kemiğe bürünmüş. İşte tüm bu yaşanmışlıkların
kaleme dökülmesi özel kılar Yaşar Kemal'i. Yine bir röpörtajında İnce Memed
için şunları demiştir yazar; "İnce Memed kitabımı yazmaya başladığımda Memed
17 ben 26 yaşımdaydım, kitabı bitirdiğimde Memed 25 beni ise 60 yaşımı
devirmiştim..." Onunla büyümüş, onunla olgunlaşmış Yaşar Kemal.
Buradan sonra ise 2015'te
vefatına kadar hem yazdıkları hem de siyasi kimliği ile her daim gündemde
kalmayı başardı. Bizlere İnce Memed başta olmak üzere sayısız roman ve öykü
bırakmıştır miras olarak. Türkçe'nin zenginliğini sayfalara en iyi aktarabilen
kalemlerden biri olarak da hafızalara kazınmıştır. İyi ki geçti yolun bu
topraklardan güzel insan!
0 yorum:
Yorum Gönderme